Ohş Dost Bunlar :

Pazar, Mart 18

Ardından...

Bu bir mektuptur, ve zamanından çok sonra buraya yazılmıştır..

Ve gittin,
Beklenmeyen bir şey oldu ama ben bunu biliyor gibiydim.Çok fazla söylerim ölümle bir derdim olmadığını, sanırım senin içinde geçerli...Derdim tamamen hiçliğinle ve bağlılığımla -diye düşünüyorum-. Aslında alışmak meselesiymiş. Beni ,tamamen, kişisin,bilirsin iyi sır tutarım ve acınmaktan hiç hoşlanmam

Bunu hep içimde taşıycam,zaten duygusal olarakta ha diye ortaya dökülebililecek bir durum değil.

Senden sonra ne mi oldu, genel olarak hayatım değişti derine  inersek ben aynı ben Eşref aynı Eşref hala koltuklara sıçıyor bende arkasından bezle kovalıyorum.Sen gittikten sonra biraz sinirli olmaya başladım müzik kesmez oldu sinirimi,basit düşünmeye başladım. Ha evet sinirden bahsedecek olursam en yakın arkadaşlarımla aram bozuldu,onlardan dayak yedim.Ama tamamen benim denyoluğum.

Kimseye anlatmadığım için hep yalnız üstesinden gelmeye çalıştım...Seninkilerin yüzüne de bir kaç ay bakamadım ama artık düzenli ziyaret etmeye çalışıyorum...

Ama ne yazık ki insanın içi sonsuzluk değil bazı şeyleri sindiremiyor ve atması gerekiyor..Affına sığınarak -bazı gereksiz kişilere de olmak üzere- olanları ve gidişini anlattım.

Yanımda olmaya çalıştılar, beni teselli etmeye çalıştılar.Sağolsunlar...

Bu sikko satırları yazarken bizim şarkımız çalıyordu ve kendimden utandım. Bu arada Eşref gene sıçtı.

Senden sonra tam olarak neler yaptığımı merak edecek olursan,
Eksikliğine de ağladım, aklımı başıma getirecek,bişeylerden korunmamı,bişeyleri abartmamı engelleyecek kısaca beni önemseyecek biri kalmadı ya da ne bileyim saçmalıklarımı çekecek,ilginç bulduğum şeyleri gösterdiğimde "Hıı evet"den başka cevap verecek birilerim kalmadı.

Gerçi senden sonra ne böyle şeyleri görür oldum ne de birileriyle paylaşıcak cesareti buldum kendime,hoş aynı tepkileri almak da pek gerçekci olmazdı.

Bir süre sonra kendimi sağa sola bakınarak mal mal oturan bir tip olarak gördüm.Belki biraz içki ve sigara bana zarar verdi.

Onların arkasına saklanmam da pek hoş olmadı,cesaretimi onlardan alıp ağladım çünkü gidişini ne aileme ne de dostlarıma söylemediğim için ulu orta ağlamaya bahanem yoktu...Seni de bilen yoktu zaten.

Bu ara Halil Sezai diye birisi çıktı.Çok bağırıyor çok...En azından onun gibi yapmadım belki bu biraz haklı çıkarır beni.

Kısacası her şey bok gibi,benden hayatımın kalanı için ne yapmamı isterdin bilmiyorum ama bana karşı çıkmayacağını da biliyorum o yüzden yaptığım ve yapacağım hiç bir şeyden utanmıycam.

Daha da kısası senden sonra daha çok arkadaşım olmalı, arkadaşlarımla daha çok görüşmeli, müzik dinlemeli,Eşref'in boklarını daha kuvvetli silmem,daha çok alkol ve sigara tüketmem gerekecek ve tabi ki daha çok küfür edip daha çok gülmem,daha çok sevmem,daha çok nefret etmem yani 

Her şeyi iki kişilik yapmam gerekicek...Yaptıklarımdan mutlu olman dileğiyle...



Çouğunuz bundan bir şey anlamayacak anlayan ve beni tanıyanlarda ben neden bilmiyorum diyeceklerdir. Haklısınız ama sonra konuşalım.

Cumartesi, Şubat 25

Hiç Sonunuzu Düşündünüz Mü?

Belki uzun gelip hiçbiriniz giriş bölümünden sonrasını okumayacaksınız ama lütfen deneyin (AMK)...

Hiç nasıl öleceğinizi düşündünüz mü?

Hayır,"Birden On'a kadar bir sayı tutun ve aşağıdaki numaraların yanındaki yazıya göre öğrenin" tarzında bir yazı olsa
"Aman da ne salaksınız" diye bir başlık olurdu...

Gerçekten hiç düşündünüz mü?

Aslında ölümü düşünmek,sonunu düşünmek yerine,yarın asla başlamayacak olan yeni bir hayatın hayallerini kurmak
sana daha cazip geliyordur...

Bu soruya cevap verebilmek için önce hayatının bir anlamı olmalı.Hani anı yaşa diye bir laf vardır ya "Karpe diyem"
diye ağzımıza doladığımız...Yalan ettiniz,piç ettiniz lafı!

Nasıl öleceğini bilmek istiyorsan,ne yapmak istediğini bilmelisin.Anlık hevesler ya da sikindirik hayaller değil;
Üniversiteyi kazanayım,para biriktirim mememi büyütürüm,Avrupa'yı gezeyim...


İki tür ölen vardır; biri yatağında huzur içinde torun-torba yanında ossura ossura ölür.Ağlayanı olur her sene hatırlanır,
her sene kemiklerinin başına dikilinir dua edilir.Helvası yapılır, fatihası eksik olmaz.Ya arkasından ağlayan bir eşi olur
ya da öbür tarafta yan kazığı ona ayırmış bir eşi.Nesilden nesile anlatılır,adı ölümünden sonra doğan ilk bebeğe verilir,geride kalan malı mülkü
bi tarafına sokamayacağından geride kalanları sevindirir...Her zaman bir yerlerde hatırlanır,anılır...

Diğeri ise tek başına bir yerlerde geberip gitmeye mecburdur...Cesedi ya ihbar üzerine ya da komşuların -o da şanslı olup evinde öldüyse- kokudan
rahatsız olmasıyla bulunur.Pamuk tıkıldıktan sonra en fazla 40 gün içerisinde unutulur gider.Ne adı kalır ne sazı.. Malı mülkü yenilir
bitirilir...Ömrü boyunca anlık hayaller kurmuş işiyle gücüyle uğraşmış biridir.Ya da şarapcı...

Bence temel sebep yalnızlık,basit gibi görünse de tek sebep.

Ailesinden ayrılıncaya kadar planlar kuran sonrası olmayan bir adam düşünün; boşluk,yalnızlık...Kocaman evde -3 metre karede olsa o ev o insana bomboş bir malikâne gibi gelir-.
iki kişilik yatakta çoğunlukla yalnız yoksa günü birlik -o da belki- kadınlarla uyanmak geceleri ya yastığa ya da yorgana sarılıp uyumak...

Sadece kendi kendine yetebilmek için yaşlı sayılabilecek bir yaşa kadar para kazanmak.

Son dostunu ya da aile bireyinide kaybettiğin anda yalnızlığın farkına varmak...

Hoş aileniz ya da dostlarınız olsa dahi kendi aileleri için çalışacaklar onlara tabiki daha fazla zaman ayıracaklar.

Başından beri aile kurmayı planlayan yani, doğanın akışına kendini bırakmış bir insan. Başından beri ailesi/çocukları için çabalayan bir insan
"Bu ay sonunuda çıkardık bi oyuncak alayım haylaza" veya "Üniversiteyi kazanamazsa napalım özelde okuturuz sıpayı" diyen bir insanın hayatı tabi ki senin
o sefil hayatından kutsal olacak ve daha mutlu ve huzurlu sona erecek...


Yaşım fazla değil hatta genç ve/veya çocuk yaşta olabilirim, sadece 20 yaşındayım.Ama ister işsizlik,ister gerzeklik ister çocukluk ister depresiflik deyin ama
sonumu sizden fazla düşündüğüm bir gerçek...Ne yazık ki o kadar düşünsemde kendimi ikinci grupta ki sefil hayatta buluyorum her seferinde..Emin olun içimden gelerek bu yazdıklarımı yapabilmeyi çok ama çok isterdim,ama insan bu bir tek kişilik söz dinlemiyor..

Gene lafı aşka,sevgiye getirdim belki ama Allah,Tanrı,Yaratıcı,Evren ya da F.S.M adına ne diyorsanız bu sikindirik hayatta bize verilen en güzel duyguyu boşa harcamayın.Arkanızdan ağlayacak ve arkasından
koşmanız gereken kişiler bırakın bu dünyada...

Pazartesi, Aralık 5

Ben?

Ben
Sanirim bu zamana kadar kendimi bu kadar detayli tanitmaya ihtiyacim olmadi. Gerci hala yok ama kendi yuzume vurmaliyim kendimi.

Beni goruntu olarak tanimasanizda bir yerlerde beni konusmamdan taniyabileceginizi dusunuyorsaniz yaniliyorsunuz. Her zaman bu kadar sikici ve derin konusmam bol bol gulerim.

Ben kendimi nasil ayiririm derseniz. Sizin gibi dusunmem sizin gibi davranislarda bulunmam. Size normal gelen seyleri yapmam kisaca. Kendime gore normal olan size gore ise deli vari hareketlerde bulunurum.

Benim kendimi sizden ayirma seklim budur eger size gore normal bana gore bastirilmis gibi davransam kendimi taniyamazdim ve muhtemelen bu yazdiklarimi yazamaz bu kadar sosyal de olamazdim

Pazartesi, Kasım 21

Cukka PuCCa

Oldum olası sevmedim dizüstü yayınları mı ne zıkkımdı hatırlayamadım.Kızlar tarafından pek bir sevilen küfür ettikçede populeritesi artan ve güya yazdıkları sebebince kendini saklayan bu şahsiyet artık ünlü olmalıyım düşüncesiyle harekete geçip kendini ifşa etti.
Ve Atlasadam'ın da söylediği gibi bu şahıs hakkındakı düşüncelerimin doğru çıkması egomu tabiri caizse "nal" etti.Buyrun görüntü:

PuCCa
Gelelim şahsi düşüncelerime; söylemiycem. Hakaret davasına gidebilir hacılar.(Arkadaki kızlar da kalık mı ne?) Neyse ayrıca çok hızlı çekilen bir fotoda bile kafa geride yandan bakış gözler stabilize ve ufak bi sırıtış.Dudak büzmeye vakit mi bulamadı onu bilmiyorum.
Neyse hadi gömdüm.

Çarşamba, Kasım 2

26 Hayvanlı Türk Hukuku

Gündem karışık ve bunlar hakkında hiçbir şey yazmak istemedim. Ne 26 (Doğrusunun 86 olduğuna inanıyorum) şehit hakkında, ne de Van depremi hakkında hiçbir şey yazmadım.Söylenecek birşey yoktu kişisel,bireysel yardımımı ettim. Şu an da zaten klavye delikanlıları ve kalpler klavye kadar olanlar sakinleşti ne Van konuşulur oldu ne 2(8)6 şehit konuşulur oldu...

Ama  önceki gün Türk Hukuğu çağ atladı..!

Bir kaç örnek yazacağım buyrun siz karar verin ;
  1. Ogün Samast 17 yaşında cinayetin yanlış olduğunu düşünemedi,
  2. Cem Garipoğlu 17 yaşında kız arkadaş öldürüm hunharca parçalayıp kız arkadaşının cansız bedenini gitar kabına koymanın yanlış olduğunu bilmiyor,
  3. 17 yaşında 4 "Terörist" İstanbul'da halk otobüsüne molotof atarak Serap Eser'in yanarak feci şekilde can vermesinin yanlış olduğunu bilmiyor,düşünemiyor ;
  4. 17 yaşında "Aşiret" düğününde havaya ateş ederek 11 yaşındaki küçük kızı öldürmenin yanlış olduğunu bilmiyor,
Ama;
13 yaşında 26 adet babası dedesi yaşında ki insanlık dışı hayvanlarla kendi rısazıyla ilişkiye girmeyi biliyor
Gene ama;
13 yaşında R.T.E'ye hakaret edildiğinde "Devlet büyüğüne saygısızlığın yaşı olmaz" mantığıyla 1-3 yıl arası hapsi isteniyor!!!

Hükümetten istedik resimlerini vermediler. İş gene halka düştü ve işte isimleri ;


Perşembe, Ekim 6

Steve Jobs

Steve Jobs Apple’ın kurucusu sonradan CEO’su ve bir hayat anıtıdır. 5 Ekim 2011 tarihinde pankreas kanserinden hayatını kaybetti bu büyük teknoloji insanı.

298626_246117475439532_100001238449498_790302_1807231068_n

Bu insan benimde olduğu gibi dünya üzerindeki bir çok insanın idolüdür.Hayatını sıfırdan tekrar inşa etmiş birisidir üniversiteden ölümünden sadece 6 yıl önce mezun olmuş bir insandır.Hayatındaki binlerce zorluğu yaşamamışcasına devam ettiği yaşamına dünyanın en çok saygı duyulan ve en önemli,en bütük teknoloji devlerinden biri olarak veda etti.

299796_10150341894693360_290539813359_7933189_840777955_n

Sadece bir teknoloji devi değildi.Tanıtımlarda veya katıldığı her konferansda konuşmalarındaki felsefi noktalarla bir kez daha gönülleri fethetmiştir bu adam.Gerek

“Hayatının her gününü son günüymüş gibi yaşa, sonunda haklı çıkacaksın” lafı gerekse

Standford Üniversitesinden mezun olurken yaptığı konuşma ya da ölüm hakkındaki alaylarıyla bu insan sadece bir CEO değildi. Bu insan hayatını yaşamış bir insandı…

İşte o konuşması;

Seve Jobs Mezuniyet Konuşması.

Steve Jobs Hayatına Buradan Ulaşabilirsiniz

Salı, Ekim 4

63. Emmy "Hatıramızda" Performansı

Emmy ÖdülleriTelevizyon dünyasının Oscar ödülleride denilebilir'nin sonunda her zaman o yıl içerisinde veya yakın tarihlerde ölen sinema/tv sanatçılarının kısa karelerinin bulunduğu bir "In Memoriam"(Hatıramızda) bölümü yapılır. Her zaman izlediğim bir ödül programı değildir ama In Memorial bölümünü mutlaka izlemeye çalışırım. Gene izledim gene etkilendim. Buyrun bu seneki Andy WhitfieldSpartacüs Reyizz 39 yaşında kanserden hayata güle güle panpa dedi'lı In Memoriam bölümü :




Pazartesi, Ekim 3

Sonunda! Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm Fragmanı


Yönetmenliğini Serdar Akar'ın yaptığı başrollerinde Erdal Beşikcioğlu,Canan Ergüder ve Ayça Eren'in oynadığı Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm filminin fragmanı çıktı.28 Ekim'de vizyona girecek olan Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm filminin konusu ise şöyle; 


Gelen bir ihbar üzerine büro ekipleri Gençlik Parkı'na giderler ve orda gömülü bir tabut bulurlar.Bu tabutun içindeyse emekli bir polisin yaşlı annesini görürler.İlk kez böyle bir cinayetle karşılaşan Behzat Ç.,emekli polisi araştırırken önüne bir çok engeller çıkar.Emekli polis,teşkilatta Avarel Memduh olarak bilinmektedir,suçu üstlenen kişiyse kendine Red Kit demektedir. 


EyBat.Com

Cuma, Eylül 30

Önyargı?

Herkesin,hepinizin yaptığı birşeydir bu.Bende yapıyorum.Carlsberg gene süper bir reklam filmiyle sosyal çivileme yapmış.

Yeni vizyona giren filmde sadece 2 boş yer vardır ve içerdekilerin hepsi motorcu hard rock abilerdir(148 Adet).Önyargılarınızı bırakıp sevgilinizle aralarını otururmuydunuz?

Perşembe, Eylül 29

Yeni İnsan Manifestosu

Bu yazıda sizleri kendime garip gelen, dünyanın ihtiyacı olan bir küçük toplulukla  tanıştırıcam.

Yeni İnsan Manifestosu; Yeni Dünya İnsanının Kendini İlanıdır. Proje Bir Uyandırma Servisinden Ziyade, Gıyaben Yapılmış Bir İtiraf Niteliğini Taşır. Manifestonun İlk Parçası Konuşmacıdan Habersiz Kaydedilmiş, Onayının Ardından Yayınlanması Kararlaştırılmıştır.

Facebook Sayfası 

Okumayı sevmeyen bir toplum olarak bir kolaylık daha ;

Yeni İnsan Manifestosu-vol.1

Çarşamba, Eylül 28

Türk Hırsızlara Saygı Duyuyorum!

Hırsızların artık yeni hedeflerinin seçmek için Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerini kullandığı bildirildi.

aptal-hirsiz

Peki bu nasıl oluyor anlatayım.Hani çoğumuzun Facebook veya Twitter arkadaş listesinde bulunan şöyle tipler vardır;

@Panora with Vidibidi

@Deniz kenarı (:

@Deli gibi alış-veriş

Yok deme yalandır.Önce bu hırsızlar seni followluyo yada arkadaş olarak ekliyor. Sonra senin en çok kendini nerede etiketlediğine bakarak evini belirliyorlar sonra sen @Hedehödö yazıyosun o da geliyor bir güzel evini soyup gidiyor.

 

Ulan hepisini geçtim…Madem bu kadar zekisin kurnazsın git iş bul.Bak ne güzel bilişimden de anlıyo çıktın?

Çarşamba, Eylül 21

Google+ Sizindir Saldırın

3 Aydır sadece davetiye usulü ile çalışıp beta görevini yapan Google+'a bu gün itibariyle isteyen herkes kayıt olabilecek.


google-plus1


Bugünden itibaren Google+ kullanıcısı olmak için tanıdık birilerinin davetiyelerine ihtiyaç kalmadı.

Kapalı deneme sürecinin ardından davetiye sisteminin kaldırılmasıyla, Google+ ilk duyurulduğunda yakaladığı popülariteye karşın 2,5 ay içinde giderek düşen hareketliliğin de yeniden canlanabileceği düşünülüyor.

Bu haberin haricinde Google+’ta çoklu video konferans özelliği ile de ilgili çeşitli geliştirmeler oldu. Sosyal arama imkanının sağlanması ise, özellikle Twitter’dan bildiğimiz işlevsel arama fonksiyonlarının geri gelmesi demek.

Ayrıca Google, Android işletim sistemi ile Google+’ı daha başarılı çalışır hale getirmeye çalışıyor.

Facebook geliştiricileri ise, Google+’ın sundukları ile yarışabilmek adına Facebook’taki durum iletilerinin Twitter‘a otomatik olarak iletilmesi ve bildirimlere üyelik gibi çeşitli yeniliklere gidiyorlar.

Google+, davetiyeli üyeliğin kapanması ve genel üye alımına geçilmesiyle canlanacak mı göreceği

Benim Google+'ım

Salı, Eylül 20

Hayat Kaçağı

Hayat Kaçağı
Yazıya nasıl başlayacağımı düşündüm bayağı bi.Çok fena küfür edesim var.Masanın sağ tarafında cep telefonum var -mp3 çalabilenlerden- “Kazım Koyuncu-Hayat” çalıyor…Sol köşede geometri defteri ve testlerinin hepsinin üzerinde “Nietzche” hakkında geniş kapsamlı tüm dersler gibi bir kitap.Aslında kitabı alırken tüm eserlerini içeren bir kitap olduğunu sanmıştım…Değilmiş…Ancak “Nietzche” hakkında baya bir parçalama yapmış herifler kitapta….


“Tanrı Öldü” sözü..Evet bu herife ait.Hatta Tanrı’nın insanlığa son sözünün “Nietzche Öldü” olduğu söylenir.


Bence bu herifleri filozof yapan tek bi yol var o da.Umursamaz olup -farkında olmadan-,düşünmek için kendilerine zaman yaratabilmeleri…


Hele ki Yaşam Filozofları…OH-A!!



Bu adamlar neyin zorundalar bilmiyorum ama hayat hakkında düşünmek…Bu bile içime fena oturdu varya…


Ben hayatı sevmiyorum açıkçası,yada gelecek diyelim,daha doğru olur bu.Kaygı da olabilir aslında,kararsızlık,bilinmezlik,şüphelenmek.


Bunların hepsi olabilir,hiç biride olmayabilir…

Ancak ve ancak,sakın ergence bir düşünceye kapılmayın-yani benim ergence hayattan nefret ettiğimi düşünmeyin-.Sevgilimden ayrılmadım,yok şu gruba giremedim,yok şu ayakkabıyı alamadım…Gelecek kaygısı dedim ya,sınav kaygısı falan onlarlada yakından,uzaktan A-LA-KA-SI YOK!

Benim hissettiğim bilhassa gelecek ile ilgili…Evet,evet biliyorum,ukalalık yapmayın;


“Anı Yaşa” evet benim yaşam felsefemin kısaltması bu,açılımı ise “Geçmişten sadece ders al,geleceğine yatırım yaparak anı yaşa ve asla kaçırma”.


(Oh-a! Lan 3. Sayfa)

Hayat Kaçağı


Benim olayım şu,ileride ne yapıcam?Şu an beni oyalayan bir okul var,önümde bir sınav var oyalıyor beni…


Eee sonra?(Ha ekleyeyim buarada,ben böyle bir ülekeye çocuk getirmek istemem,yok eğer düzelip bir refah ülkesi olursak ortam düzelirse…Neden olmasın?)


Gene iyimser davranayım…Hadi severek yapacağım bir mesleğim olacak…İçimdeki çocuk bulunacağım ortamda boğulacak,mutlu olmadığım ve istemediğim şeyleri yapmak zorunda kalarak can verecek o çocuk…Onun mezarını her haftasonu Pazar günü ziyaret edip bir adet gül bırakıcam-yada ölüsünü yakar ve bir yerlere serperim içimde,dalak,mide v.s-.


Offf ve nihayet yaşlanıcam…Dünyanın nasıl bir hale geleceğini az çok tahmin ediyorum fakat asla tam olarak bilemeyeceğim…Birilerine muhtaç olmak olmak bana göre bir durum değil…Rahat rahat dolaşamayacaksam,evden Kızılaya yürüyemeyeceksem,yaşayabilmem için yasaklarla yaşacaksam…Yok gerçekten bu benlik bir durum değil,hatta tarz değil.!

Eğer ölmek gibi aciz ve sefil bir yol ise benim ilacım;bende hayatımı değiştiririm…Kabul etmem böyle bir hayatı.

Ozaman ne yapmalıyım biliyormuyum?Hehehe evet biliyorum!Siz bilmiyorsanız hayatın inadına sizede söyleyeceğim ne yapacağımı;


Hayata peşkeş çek ulan,asla yaşlanma,yasakları yık,inadına dizin kopsada koş,kimseye muhtaç olma,işini yapman 2 saatini alacak bile olsa yap ulan!,İşeyeceğim zamanı hesaplayacağım tuvalete gitmen 2 saat sürsede gidip o deliğe işeyeceğim!!

Pazar, Eylül 18

Bir Aydın Boysan Anısı

Şerefe adlı kitabından bir anısıdır.



Yıllar önce dostlarla birlikte yılbaşı gezisi için Leningrad'a gitmiştik. (Şimdi adı değişti, ne oldu unutttum)

Bir büyük otel  salonunda ağırlanıyorduk.

Bizim masanın  yanındaki büyük masada bir Rus ailesi yer almıştı.

20 kişiden fazla olan bu ailenin babası masanın  başında oturuyordu.

Babanın  yanında kocaman bir semaver vardı.

Votka yudumlayan , peşinden çay bardağınında gani çay yudumu alıyordu.

Bu içiş biçimine dikkatle baktığımdı fark eden  baba eliyle işaret ederek beni çağırdı.

Yanındakini kaldırıp, beni islemleye oturttu.

İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlara esir düşmüş…

Zorla Almanca öğretilmiş. Kolay anlaştık ve yakınlaştık.

Bana da votka ve çay ikram edildi.

Hoş oluyordu gerçekten . ben de üç votka ile üç çay içtim.

Ancak çaya şeker konmuyordu.

Votka da, çay da sek içiliyordu.

Bir ara ayağımın altında yumuşak bir şeye takıldı.

Örtüyü kaldırıp bakınca oarada bir adamın yattığını görüp şaşırdım.

Rus ahbabım açıkladı:

"Bu aptal, çayları şekerli içti!"



Cuma, Eylül 16

PES 2012 Demo İndir

PES 2012
Konami tarafından uzun zamandır beklenen PES 2012‘nin demosu sonunda duyuruldu. Elbette Konami cephesinden demo ile ilgili açıklamalar da geldi. Bu açıklamalardan bahsetmek gerekir ise; Konami, ilgili demonun gerçek PES 2012 keyfini vermeyeceğini belirtti. Dolayısı ile bu yüzden Eylül ayının ortalarına doğru yepyeni bir demo daha yayımlanacak imiş. Ve bu demo, oyunun tamamlanmış versiyonuna göre hazırlanacak imiş. Yeni gelecek demo da mevcut olmayan takımlarda mevcut hâle gelecek. Bildiğiniz gibi PES 2012′nin PC, PlayStation 3 ve Xbox 360 için çıkış tarihi 14 Ekim. Bunun yanı sıra, PlayStation 2 ve PSP için ise 28 Ekim‘de çıkacak. Wii kullanıcılarını unutmayalım; Wii için ise 4 Kasım’da çıkacak. Velhasıl, aşağıdaki linke tıklayarak PES 2012′nin demo versiyonunu indirebilirsiniz.

İndir: PES 2012 (Demo)

Çin'de Angry Birds Parkı Açıldı!

Dünya’nın en hızlı yaygınlaşan ve oyuncu sayısını her geçen gün arttırmaya devam eden Angry Birds her geçen gün adından fazlası ile söz ettirmeye devam ediyor. İsterseniz detaylandıralım, şöyle ki; Angry Birds Android, Symbian ve birçok mobil işletim sisteminde yer alıyor. Ayrıca oyun geliştirici firması olan Rovio‘nun her ay 1 milyon t-shirt ve oyuncak satmasını sağlıyor. Dolayısı ile televizyonlardaki programlarda bile reklamlarının yapılması da işin başarısının göstergesi olsa gerek. Herneyse, konumuza dönelim isterseniz. Şu sıralar Çin’den yepyeni bir haber geldi. Gelen bu habere göre Angry Birds bağımlılarından birkaçı Çin’de Angry Birds parkı açmış. İlgili konu ile ilgili her ne kadar Rovio’dan bir açıklama gelmese de bir problem çıkmayacağı düşünülüyor. Ayrıca Çin’de yaşayan Angry Birds hayranlarının çok şanslı olduğunu söylemeden edemeyeceğim..

Çarşamba, Eylül 14

Türk İnsanı Gariptir Ama Candır

Konuya nasıl başlıyacağımı bilmiyorum ama biraz çekimser davranarak yazacağım bir konu olacak çünkü hassas bir konu bu...

Bir hafta kadar önce başımdan geçen bir olayı anlatacağım. 
Babamın ilkokul arkadaşlarıyla bilmem kaçıncı geleneksel görüşmeleri vardı.Ankara/Göksu kenarında bi yerde buluşuldu baya büyük bir masa vardı...

Takdir edersinizki herkesin kendine özgü bir görüşü var(Buraya Fareyi getirDiyarbakır Yatılı Maarif Koleji Mezunları)

Bir arkadaşları da bu seçimlerde BBP'nin desteklediği bağımsız adaylardan biriydi.Ben nasıl bir ortam olacağını çok merak ediyordum.


Heralde korumayla gelir,sert tartışmalar çıkar,görüşüne uymayan kişiler hiç gelmez ya da kalkar giderler diye tahmin ediyordum..


Tabii canım Türk milleti beni bir kez daha şaşırttı;


Herkes çoluğunu-çocuğunu,eşini kapmış gelmişti eski arkadaşlar bir masa,eşler bir masa,gençler ayrı bir masa oluşturmuş gayet şen şakrak geçiniyorlardı.


Hatta masada bir kere bile siyaset yada tartışma çıkaracak bir mevzu açılmadı.Sadece eski günler ve iş-güç konuşuldu...


Peki şimdi soruyorum bu milletin içindeki insan sevgisi herkesi aynı masaya oturtabiliyorda, dağda kardeşi kardeşede vurdurtabiliyor...Cidden normal miyiz?

Çarşamba, Eylül 7

Apple App Store Kredi Kartsız Kayıt

Birisi bana danıştığı için bu araştırmayı yapmak zorunda kaldım baktım millet kıvranıyor "nasıl?,nasıl?" diye bende öğrendiğim bilgiyi hemen paylaşayım dedim.

App Sore'a Giriş Yapın

Top 25 Bölümüne Girin
Herhangi bir uygulamaya girerek "Free>Install"
Komutlarını izleyin 


"Yeni Apple Kimliği Yarat"
Tuşuna Basıyoruz. 

United States neredeyse bütün uygulamalaı
kapsıyor 
  
Normal kayıt işlemlerinden sonra
"Visa" yazısına tıklayıp listeyi en alta çekerek
"None" seçeneğini seçin

Bitti la bu kadar.

Çarşamba, Ağustos 17

Buz ve Alev

Bir kelebek düşünün ki.Sürekli yükseklere doğru uçuyor.Asla ulaşamayacağı ay için uçuyor...
Benim lakabım buz olduğuna göre kendimi buz olarak anlatıcam.Ama aleve karşıyım...


Çoğumuzun içini yakan tek bir duygu olmuştur o da mağlumunuz "aşk"...


Bir buz olarak,sonum olduğunu bile bile yaklaşıyorum aleve. Önce hoş bi sıcaklık geliyor.Yavaş yavaş beni katılaşıp içine hapseden sular erimeye başlıyor, özgürlüğü hissetmeye başlıyorum...Bir yandan da görüyorum,düşünüyorum; Yavaş yavaş bitiyorum...


Yıllardır esaretimde,üstümde birikmiş yaşanmışlıklar eriyerek aklımdan, bedenimden akarak gidiyor...Onlarla birlikte giden benliğimdi aynı zamanda ben akıp gidiyordum aleve baktıkça...Hoşuma gidiyordu ılıklığı,beni okşayıp geçişi...


Dürüsttür alev, sen yaklaştıkça niyetini belli eder..Seni yakar kül ederim der, yaklaştıkça daha çok yakar seni Bir yandan da karanlığın ortasında sadece o vardır...Çeker seni yandığı yerden her şeyi anlayabilirsin.Kimleri yaktığını,ne kadardır yandığını...


En sonunda oldu bende yandım kül oldu bir buz olsam bile...

Cuma, Nisan 1

Şifreli Cevap Anahtarıyla Ananızın Şifresi Bizde ÖSYM!

Artvin'de bir avukat ve bir dershane yöneticisi, Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nda en az 100 sorunun belli bir formüle göre cevaplandığında rahatlıkla çözülebildiğini belirlediklerini ileri sürdü. Belirlenen bir formülle özellikle matematik testinde soruların tamamına yakınını doğru çözmenin mümkün olduğu vurgulandı.

(DHA) -- Artvin'de avukatlık yapan Ayla Varan, sorularda şifreleme sistemi olduğu konusunda aldığı duyumun ardından tüm soruları tek tek incelediğini belirterek, şu iddiada bulundu: "Cevapları rakamsal olan sorularda bu şifreleme sisteminin hatasıza yakın uygulandığını gördüm. Sisteme göre cevap şıklarındaki rakamlar küçükten büyüğe göre sıralanıyor. Eğer çakışan varsa doğru cevap çakışan rakamın bulunduğu şık oluyor.

Hiçbir rakam çakışmazsa doğru yanıt 'E' şıkkı olarak çıkıyor. Birden fazla çakışan varsa da cevap en küçük rakamın bulunduğu şık oluyor. Matematik testindeki 40 sorudan bu sistem uygulayarak 37 sorunun doğru cevabına ulaşılabiliyor. Ayrıca yanıtları rakamsal olarak verilen Sosyal Bilimler, Türkçe ve Fen sorularında da aynı formülü uygulayarak en az 50 soruyu daha rahatlıkla çözebilirsiniz."

Ayla Varan, ayrıca bazı Türkçe sorularında da alfabetik şifreleme olduğunu tespit ettiklerini öne sürerek, "Öğretmen arkadaşlarımız sorular üzerinde çalışmaya devam ediyor" diye konuştu.

Artvin Sınav Dershanesi kurucularından Fahri Akyüz ise, bir velinin başvurusu üzerine sorularda yaptıkları incelemede şifreleme formülünü tespit ettiklerini öne sürdü.

Akyüz, "Öğrencilerimizi bir yıl boyunca bu tür sınavlara hazırlıyoruz. Daha önce yaşanan onca olaydan sonra tedbirlerin alındığını görüyorduk. Ancak böylesi bir şifreleme ve formüle etme durumunun olacağını düşünmüyorduk. Öğrencilerin emekleri hiçe sayılmıştır. Tabi ki ÖSYM yetkililerinin konuya yanıt vermeleri ve açıklama getirmeleri gerekiyor" diye konuştu.

Şifreleme nasıl çözülüyor?

Matematik testinde ağırlıklı olarak uygulanabilecek şifreleme yöntemini çözmek çok basit.

40 soruluk matematik testi bu yöntem sayesinde yaklaşık 10 dakikada çözülebiliyor.

Şıklardaki rakamsal değerler o şıkkın altına küçükten büyüğe doğru yazılıyor.

Eğer bir şıkta rakamlar çakışıyorsa doğru cevap o şık oluyor.

Eğer hiçbir şıkta çakışma olmazsa genellikle E şıkkı doğru cevap olarak çıkıyor.

Eğer birden fazla şıkta çakışma oluyorsa doğru yanıt rakamsal olarak küçük değerin bulunduğu şık oluyor.

Örnek sorular

Matematik Testi 4'üncü soru:

2011-2010+2009-2008+...+3-2+1 işleminin sonucu kaçtır?

A) 1004 B)1008 C) 1000 D) 1006 E) 1002

Formüle göre rakamları küçükten büyüğe göre şıkların altına yeniden sıralıyoruz.

Yeni sıralama: A) 1000 B) 1002 C) 1004 D) 1006 E) 1008 şeklinde oluyor.

D şıkkında 1006 rakamı çakıştığı için doğru yanıt D şıkkı olarak işaretleniyor. Cevap anahtarında da 4'üncü sorunun yanıtı D şıkkı olarak veriliyor.

Matematik Testi 13'üncü soru:

Üç basamaklı bir doğal sayının sağına 3 yazılarak dört basamaklı A sayısı, aynı sayının soluna 2 yazılarak dört basamaklı B sayısı elde edilmiştir. A+B=9967 olduğuna göre üç basamaklı sayının rakamlarının toplamı kaçtır?

A) 12 B) 9 C) 15 D) 13 E) 11

A) 9 B) 11 C) 12 D) 13 E) 15

Rakamları bu şekilde küçükten büyüğe göre şıkların altına yeniden yerleştiriyoruz.

Bu soruda da D şıkkında 13 rakamı çakışıyor. Doğru yanıt cevap anahtarında da D şıkkı olarak veriliyor.

Matematik Testi 22'inci Soru:

Bir işi 5 kadın işçi 20 günde, 5 erkek işçi ise 30 günde bitiriyor. Buna göre, 2 kadın ve 2 erkek işçi aynı işi birlikte kaç günde bitirir?

A) 50 B) 30 C) 45 D) 40 E) 20

A) 20 B) 30 C) 40 D) 45 E) 50 şeklinde sıralanınca doğru yanıt B şıkkında çakışan 30'dur.

Cevap anahtarında da doğru yanıt B şıkkı olarak veriliyor.

Kaynak : CNNTURK

Pazartesi, Mart 14

Aborjin Duası

HER ŞEY YETERLİ OLSUN


Seni ayakta tutmaya yetecek kadar
Güzelliklerle dolu bir yaşam sürmeni dilerim.


Aydınlık bir bakış açısına sahip olmana
Yetecek kadar güneş diliyorum.


Güneşi daha çok sevmene
Yetecek kadar yağmur diliyorum.


Ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar
Mutluluk diliyorum.


Yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş
Gibi algılanmasına yetecek kadar acı diliyorum.


İsteklerini tatmin etmeye yetecek kadar
Kazanç diliyorum.


Sahip olduğun her şeyi taktir etmene
Yetecek kadar kayıp diliyorum.


Son ‘Elveda’yı atlatmana yetecek kadar
‘Merhaba’ diliyorum

Salı, Şubat 1

İstanbul BB Hasdal Hayvan Barınağı



İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ HASDAL HAYVAN BARINAĞI'NDA DEHŞET

Aylarca Kadir Topbaş ekibinin Hasdal barınağında saçtığı dehşeti gösterebilecek kanıt topladık.

Bütün bu kanıtların gün ışığına çıkma zamanı geldi.

İstanbul BB başkanı aleyhine yasal işlem başlatacağız ancak bu davayı bir Facebook kampanyası ile desteklemek istiyoruz.

Aşağıdaki resimler, İstanbul Hasdal barınağında hayvanlara nasıl davranıldığını gösteriyor. Elimizde buna benzer çok sayıda resim ve video var, bunları savcıya sunacağız.

Bir dahaki belediye seçimlerinde etkili olmaları amacıyla bu resim ve videoları tek tek Facebook’ta yayınlayacağız.

İstanbul’da çok sayıda hayvan sever var. Artık seslerini gerçekten duyurmalarının vakti geldi.

Bu yıl, Türkiye’de bir şeyleri değiştirmeye odaklanacağız. SİZler olmadan bunu başarmamız mümkün değil... Bunu gerçekleştirmek için hepinizi yanımızda görmemiz gerek.

Lütfen bu post ve resimleri paylaşın.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı arayın, HEMEN ŞİMDİ. Kendisine bütün dünyanın bilgisayar ekranlarında bu görüntüleri izlediğini söyleyin ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun düzgün ve uygun bir biçimde uygulanmasını istediğinizi BELİRTİN.
Kadir Topbaş’ın direkt telefonu: +90 (0212) 455 14 00

Email: baskan@ibb.gov.tr


Bu kampanyayla ilgili son bilgileri takip etmek için Let’s Adopt Core sayfasındaki email listesine kaydolun.

SİZE İHTİYACIMIZ VAR, TÜRKİYE’DEKİ HAYVANLARIN ONLAR İÇİN BİZİM YANIMIZDA SAVAŞMANIZA İHTİYAÇLARI VAR...

Sevgiler,

http://on.fb.me/hasdal Bu yandaki linkte fotoğraftan tam 20 tane daha var bi bakın bakalım ve sessiz kalmayın!

Perşembe, Aralık 9

Mizahımla Aşk


Aşk Tanrı'nın hediyesi gibi gözüksede,şeytanın insan oğluna kurduğu en büyük tuzaktır,kötülüktür.Şişe dibi gözlüklü bilim adamları ne kadar benle inatlaşsa da,bu böyledir dostum.Yok efendim insan sağlığına ve ruhuna mutluluk veriyormuşta,hormon salgılayıp herşeyi iyi ediyormuş...

Rahat ol dostum,bunları okurken de heyecanlanabilirsin...O şişe dini gözlüklü insanlar,hiç aşık olupta yeni ayrılmış bi adamı incelesinler bakıyım.Adam alkol salgılar yeminlen...

Şakadan biraz uzaklaşıp ciddileşmeliyim sanırım.Her gerçek aşka baktığımızda hepsinin acı bir sonu vardır.Sadece, masallarda aşklar sonsuza dek sürer gider çünkü, hiçbir masal veya romanın gene veya tiyatro oyunu veya bir film de öpüştükten sonra film bittiği için devamını asla bilemeyiz.Tarihi aşklara bir bakalım...

Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'a olan aşkı.Bu gerçekten beni etkileyen bi hikaye arkadaş ya..Neyse buda farklı bir hikayem olsun
•Ferhat ile Şirin; adam dağ delip evlendikten sonra gerdek gecesi kıçı kırık yaşlı bir cadı büyüsünce hunharca yakıldı.
•Leyla ile Mecnun; Abi etme eyleme ya sen ne demeye kurtla kuşla,tırtılla,börtüyle böcekle konuşuyosun...Sonuç olarak delirmiş ağabeyimiz.
•Romeo ve Jülyet; Romeo ve Jülyet ölmüş abi,yok artık...
•Rapunzel; Prens kaleye tırmanırken,Rapunzel'in abisi bi alttaki odasından sallamayla kızın saçını keser,canım yumurta gibi prens gül dikenlerini gözüne sokmaktan kör olup kan ağlar...

(Arkadaş hepte erkekler çekiyor çileyi...Şaka!)

•Pamuk Prenses; Prens kızı öptükten sonra film şeriti kopuyor...Prensin anası; evlenmeden öptüren kızdan hayır mı gelir diye sarayda olay çıkarmıştır.Pamuk Prenseste babasının şatosuna geri dönmüştür...
(Bunu sanırım sadece ben biliyorum)

Bunlar tabiki benim şahsi fikirlerim.Özleyenlere duyurulur;
"The Fall" diye bi film var...Süper lan.Ama filmi izledikten sonra ölümlerleilgili ve Amerikan Materyalizmi ile ilgili araştırma yapın...

Cumartesi, Eylül 11

Bir...

Gene ne yazacağımı bilip girişi nasıl yapamadığımın kanıtı olan bir yazı olarak arşivlenecek.

Bir film insanı ne kadar etkiler?Peki bir şarkı insanı nasıl etkiler?Hepinizin tahminleri vardır buna eminim hatta adamı intahara götürürMurat Kekilli-Bu Akşam Ölürüm,buna iyi bir örnek diyenler bile vardır.

Haklı olabilirsiniz ama her zaman kötü bir şekilde de etkileyebilir mi?

Aslında şuan ki konumla hiç bir alakası yok.


Konum şu; Bir.Zaten başlıkta öyle.

Dünyadaki herşey birdir,tektir...Her insan birdir,tektir.Her an tektir,birdir.Her obje tektir,birdir.

Aynı giysinin başına bişey gelip ikincisini almanız aslında hiçbişeydir.Çünkü o tekti bitti tadı.

Milyonlarca insan vardır ama aralarından sadece bir tanesi tektir,onlarca arkadaşın vardır ama hepsi tektir,aynı şeyleri yapabileceğin sürüsüne bereket arkadaşın vardır ama aslında hepsi tektir.

Binlerce kez seversin ama tek bir kişiye aşık olursun!

Cuma, Eylül 10

Başlıksız Bir Alıntı

Yarını Düşlüyoruz ve,
Yarın Gelmiyor.

Gerçekten istemediğimiz zaferler düşlüyoruz.
Yeni bir gün düşlüyoruz,
Yapılması gereken savaşlardan kaçıyoruz...

Çağrıyı duyuyoruz,ama hiç önemsemiyoruz;
Gelecek henüz bir planken,o gelecek için ümitleniyoruz...

Her gün,kaçtığımız bilgeliği düşlüyoruz...
Kurtuluş elimizdeyken,Kurtarıcı için dua ediyoruz...

Ve hâla uyuyoruz...
Ve hâla uyuyoruz!
Ve hâla duâ ediyoruz...
Ve hâla korkuyoruz...

Cumartesi, Ağustos 21

Deneyim Yaşta Değil Kıçtadır!


Başlık ne kadar çarpıcı oldu değil mi?

Bende öyle düşünmüştüm.



Deneyim yaşadıkça öğrenilir,buna göre çok yaşayan çok deneyimlidir,bilgedir.Bu mantık doğru olabilirdi.Ama değil,iyiki değil.

Deneyim nedir bilirmisiniz?Yaşantı dersleri değildir…



Deneyim kuyruk acısıdır.Kuyruk acısından dolayı bir hatayı tekrarlamamaktır deneyim.Hata da görecelidir,kimine göre afferimlik bir iştir ama sana göre hayatının en büyük hatasıdır…Konumuza dönelim.



Bir insan kuyruk acısı yaşadıkça ders almaktaysa eğer bunun yaşla falan alakası yoktur.Ancak bunu istatistiğe vurmazsanız.



Zaman ve tecrübeİstersen deneyim de hiç fark etmez asla kıyaslanamayacak şeylerdir.

40 yaşında 20 yaşına kadar okuldan eve - evden okula giden biri ve 20 yaşında sokaklardan eve girmeyen birini asla kıyaslayamazsını.


Yani yaşantıyla ölçülür bu iş yaşla,zamanla değil...

Bir insan ne kadar diğer insanlara yakın olur kazık yer sırtından bıçaklanırsa okadar tecrübe sahibi biri olur çıkar...Ne kadar çok insan tanırsa, ne kadar çok dert dinlerse,ne kadar falzla hata yaparsa,başkalarını ne kadar izlerse ,başkalarıyla ne kadar batarsa okadar çok tecrübe sahibi olur okadar çok canı yanar okadar az hata yapmaya başlar okadar da insan seçmeye başlar insan sarrafı olur o insan.

Sadece kendi yaşayarak değil başkalarının yaşadığından da ders alır insan...

Moruk çok deneyimlidir...

Perşembe, Ağustos 19

Günümüz İlişki Babatomisi

Bodozlama konuya giriyorum ;



1. Evre

Bir kızla/erkekle tanışılır..Sohbet başlar.Sorulcak soru çoktur sürekli gülücükler fırlatılır.Bu arada her iki tarafta birbirinin herhangi bir sosyal ağında bulunan fotolarına bakar.
Komiklikler etkilemeler,cezbetmek için "canım,bitanem,hayatım" ve saire sözcükler.
Artistlikler,şöyleler böyleler,arkadaşlıklar,anılar ha unutmadan herkes kendi sıkıntı ve problemlerini anlatmaya başlar...Derken o soru için ortam hazırlanır.Ve sonıunda :
"Benimle Çıkarmısın?"Buda Amerikan Filmlerinden alınmış bir repliktir,Avrupa'da bunun anlamı bir gece birlikte vakit geçirmektir,arkadaş,kanka buluşması gibi.Tabi gel gör ki bizim gençlik sünger gibi emiyor.

2.Evre

Artık bir ilişki vardır.Karşılıklı olarak telefonlarda kayıt edilen isimler değişir,sosyal ağlarda ki ilişki durumları düzeltilir.Evlilikteki adıyla "Cicim Ayları" bu ilişkilerde "İlk Hafta" diye adlandırılır.
Bu evrelerde herşey güzeldir.Kavgalar edilmez daha tanıma evresidir.El ele tutuşulur her fırsatta buluşulur ve buluşmalarda sadece öpüşülür asla birşeyler paylaşılmaz...

3.Evre

Artık taraflar birbirlerini tanıyorlardır neleri sevip neleri sevmediklerini biliyorlardır.Artık tarafların arkadaşlarıylada tanışılmıştır ve kıskançlıklar boy göstermeye başlamıştır...
Karşı cinsten arkadaşlar sorun olmaya başlarlar.(Konuşarak aşanları gördüm.).Taraflar kendilerine ve arkadaşlarına daha fazla zaman ayırmaya başlamışlardır.Görüşmeler,buluşmalar azalır
Bi taraf mesajları azaltmaya görsün.

"Benden soğudun!,Napıyodun!,..."

Tarzında kelimeler sarf edilir.Ve ilk kavga yaşanır!

4.Evre

"Cicim Ayı" bitmek üzeredir.Artık karşı tarafın öğrenilebilecek bir yanı kalınmamıştır.Bence aşkın ömrü sevgilini her gördüğünde öğrenilecek yeni yanlarını bulabilmektedir.Kavgalar artmış,sürekli mesajlaşmalar bitmiştir.Kıskançlıklar ise tavandadır.Kavgalar,tartışmaşar şiddetlenir.

5.Evre

Kavgalardan bıkılmıştır,iyice soğuşulmuştur.Taraflar yeni kişilere bakmaya başlamışlardır bile.Son kavga çıkar,kıskançlık,ilgisizliktir ama yalan hepsinin nedeni soğumaktır.Gerçekten sevmemektir.

Devamı için 1. satıra dönebilirsiniz

Salı, Ağustos 17

Anaa Unuttum Lan

Kenksler ben döndüm lan geri.Anaa unuttum bak görüyon mu hemde 3 gün oldu be...
Ama şimdi hakkımı verin hiç evde duramadım ki bi gün dersane öbür gün başka bişey diyene kadar sizlere yazamadımSanki Çok Sikinizde Ya Lan.İtiraf Edin

Ama gene kafayı iyi topladım.Her zamanki gibi gene temadan sıkıldım...Küfretmeyin ağır oluyo.Yenisi böyle hoş bişeye benziyo(Erotik değil canlar).

Bana bi ara birileri terbiyesizce bir üslubun var modunda sitem etti.

E siktir git.Ben senle mi muhattap oluyorum lan?Kendi kendime konuşuyorum şurda.İsteyende içerden dinliyore.

Ben kaçanto paçanto.

Cuma, Ağustos 6

Delinin Anlamı Nedir?


Salaaaaaaam!Şimdi bu yazıyı neden yazıyorum ufaktan açıklayayım.Çok fazla "delisin" diyorlar,desinler değişemem yesin onu anası babası..Neyse ne.

Bu günde bende deliyim dedi biri.Nasıl oluyorsa diye ekledi sonunada.Aman yarappim başımdan aşağı ılık ılık bişeyler akmaya başlamıştı bu da ne demekti böyle.?

Bir hafta Ankara'dan kurtulmamdan ötürü böyle enerji attırmaları var bende bunada neyse.

Benim sözlüğümdeki deli;sıradışıdır,farklıdır,hiç kimseye uymaz,anlıktır,aklına geleni o an yapar çünkü bilirki daha sonra yaparsa aynı zevki alamayacaktır.

Başkalarının düşündüklerini,söylediklerini,konuşmalarını takmazlarki.

Hem neden taksınlar ki.Bir sürü boş laf bir sürü boş ve şişirilmiş insan var bu dünyada.
Ve hala şişen binlerce insan var bence delinin anlamı budur.

Delilik yaratıcı olmaktır bide delilik herkes değil kendin olup kalıptan kalıba girmemektir

Hep Aynı Elveda Lan


Klişelerle uğraşmakla geçiyor ulan hayatımız.Neyse asıl konu bu değil.Ciddi bir üslüp takındığıma bakmayın bu aralar biraz soğuk gidiyorum bıktım çünkü.Yukarıdaki harbiden uğraşıyor benle.

Neyse ben gene 1 hafta kadar yokum,sonrasında ise dershanem vesaire başlıyacak.O yüzden fazla yazı yazabileceğimi sanmıyorum...

Bu bir yıl içerisinde de üni. hazırlığında olacağım içinde pek fazla yazı yazamam belki ayda bir ama o da zor gerçekten.Ama bu sınavlar v.s bittiğinde paraya kıyıp adam gibi bir adres ve host alarak WordPress'e geçicem ve çok sosyal bir oram hazırlama projelerim var.Projeler gerçekleşecek ben gelene kadar diğer blogları takip edin sık güncellenen ve bana yakın tarzda olan bloglar;


Pazar, Ağustos 1

The Perfect Pour: Kahvenizi Nasıl Alırdınız?


Plaid Creative kahve sipariş etme ya da hazırlama konusunda oluşabilecek kafa karışıklıklarını sona erdirmek için kapsamlı bir infografik hazırlamış. The Perfect Pour gittikçe sofistike bir hal alan New York kahve piyasasında bir hayatta kalma rehberi niteliğinde tasarlanmış.

Cumartesi, Temmuz 31

Erken Uyanış

Ulan ne enteresan adamım ben ya,aklıma bişeyler geldiğinde hep balkonda,sıcaktan apışmış,altta şort,saat 2:00-3:00 arasında boş karanlığa ve Ankara'nın inanılmaz sessizliğinde kaybolmuş oluyorum...

Dün bilgisayar başındayken,dedim ki kendi kendime,"Siktir balkona!" akabinde gene kendime "Peki" dedim.Çıktım.

Ulan nerden gittim nasıl geldi aklıma bilmiyorum...Taaa Birinci (1.) Sınıfaİlkokul birinci sınıf hani anaokulundan sonra gelen gittim...

Sınıfta ilk okuma yazmayı sökenlerden biri bendim,belkide bunun için sınıf başkanıHiç demokratik bir seçim olmamıştı örtmen hemen başkan sensin demişti seçilmiştim.Neyse efendim.

İlk gezimize gidicez tabi nasıl heyecanlıyız...Neyse gezinin olacağını öğrendiğimiz gün örtmen dedi ki;

-"Berk yarın herkes sana dilekçeO ney ki acaba? Ozaman ne biliyim lan getiricek onları topla bana getir kimse unutmasın,sende unutma." dedi.

Bende he dedim.Ertesi günün ilk tenefüsünde benim sırada bi hareketlilik var öyle böyle değil çöp kutusu gibi oldum(Hani böyle tüm sınıf birikir kalemin ucunu böyle iğne gibi yaparlar falan).Ulan noluyo dememe kalmadı herkes önüme beyaz bi kağıt koyup gidiyor.Sonradan hatırladım kendiminkinide araya sıkıştırıp örtmenime vermeye gittim...Verdim,tenefüste kovalamaca oynayacağımız için koştur koştur çıktım.

Ders zili çalıncada tekrar koştur koştur sınıfa döndüm.Öğretmen yanına çağırdı beni,gittim tabii ozamanlar asilik ne bilmem.

Elinde ufak,kare,not defterinden koparılma bir küçük kağıt vardı..

-"Bu ne?" diye sordu.
Bende
-"Ne o?" dedim.

-"Böyle dilekçe mi olur?,Ne bu kim bunun sahibi?!" dedi.
Bende;
-"Üstünde illaki yazıyordur" dedim.

Evet dedi.

İsmine gerek yok ama biz bişeyler uyduralım...Ayşe olsun adı çağırdı babanı çağır yarın dedi.

Bundan sonrasını ben bildiğiniz casusluk yaparak dinledim,ilk başta gene koşuyordum ama babasını görünce ister istemez durdum çünkü ona çarptım....

Kapının önünde konuşuyorlardı bende arkasındaydım kapının.

"Kızın elbiseleri hep büyüktü hep merak ettim ama hiç anlamamıştım meğer ablası öğlenci o sahçıymış ve ikiside aynı elbiseyi giyerlermiş...
Kızı okuldan alacak kimse yokmuş baba sabahtan akşama kadar işte,anne ise gündelikçiymiş...O kız toplam 1800 metre yürüyordu hergün 7 yaşındaki ufak bacaklarıyla.
O küşük kağıda gelince ay ortası olduğu için bütün faturalar ve erzaklar alınmış ve 5 kuruşları bile kalmamış..."

Ben böyle şeylerle karşılaşıp kafayı daha o yaşlarda taktığım için böyle oldum moruk!!

Cuma, Temmuz 30

Ahtapot Polat - Ciddiyim Lan !



Türkler gene geri kalmadılar ve Paul'u Türk kızla evlendirip,toplarını sıkarak İstiklal Marşını öğrettiler,sünnet ettiler ve adını da "Polat" yaptılar ve en ufak yamuşunda hemen sattılar...


Burası Türkiye dedik dinletemedik,hemen satarlar,kandırırlar,ele güne muhtaç ederler,helililililililil ililililil ililil ilil ili diye zılgıtlar yaktık dinletemedik...


Ve denilen oldu seni şimdi satıyorlar Polat Hemde 200 TL'ye!






Çarşamba, Temmuz 28

Bu Gün Çok Garipti

Ulan dün gece yatmadan önce aklıma fena bi tartışma takıldı beynim(e)i  zorladım.Sabah uyandım 0'dım.Hiçbirşey hatırlamıyordum çıldırdım...Neyse dedim,kahvaltımı yaptım,ÇantamıOğlum okuldan alışmışım artık onsuz sokağa dahi çıkamıyorum. v.s hazırladım,sigaramı yaktım ve artık hazırdım.


Planım belli değildi,herhalde gene stüdyoya gider 1 saat boyunca Single Stroke RollBaget elinde bi sağ bi sol vurmak.Yavaştan hızlıya gitmek çalışırdım.Sonra gider sessiz sakin bi yer bulup kahve yada bira içip kitap okurdum...


Aynen böyle yaptım sonra ufak bi atıştırma derken yoruldum sıkıldım eve dönerken karşıdan geçen bi amcanın gömlek cebine baktım.Nerden baktın deyip kafanızdan saçma şeyler kurmayın kırarım kafalarınızı.

"TAI Kimlik Kartı" vardı zaten herşey bundan sonra başladı.Ulan TAI'nin açılımı neydi...Dolmuş beklerken düşünüyorum,yok.(BAK BURAYABiraz mırıldanan,yukarı bakan,elleri bi sağa bi sola giden bi tip düşünün)Dolmuşa bindim,düşünüyorum,yok.Farkında değilim sesim biraz daha yükseldi galiba,4-5 Yaşlarında bi erkek insan yavrusu,bana doğru döndü...Sonra beni şöyle bi süzdü,tabi benim tip direk saldırgan köpek moduna girdi,sonrada gayet sakin;

-"Aaa,deli!".

Dedi...

Moruk bana fena koydu lan...

Bu arada ne düşündüğümü hatırladım çok sex aman pardon ses getirecek bir konu yazıcam.

Pazartesi, Temmuz 26

Feedly - Google Chrome Eklentisi





Firefox kullanıyordum,takılmaya falan başladı sinirlendim Chrome kullanmaya başladım.E ben blogcuyum ve takip ettiğim pisürü blog var firefox'ta iyiydi tıkladığında okuyordu.Bu daha süper varya.


Feedly, Google Reader'ı dergiye benzer bir başlangıç sayfasına dönüştürür. Firefox için de mevcut olan bu eklentinin güçlü bir hayran kitlesi var. Kullanmaya alışanlar kolay kolay bırakamıyor.

Artık resmi bir Google Chrome sürümü bulunan Feedly, oldukça hızlı çalışıyor. Dergi okur gibi internet içeriğini derli toplu bir şekilde görebileceğiniz bu eklenti, farklı kaynaklardan içerik takibinde oldukça yararlı bir eklenti.



Turkcell Yasal Bedava 100 Kontör Kampanyası

Heh.. Ben Avea'yım ama beleşse herkes emsin burayı. Rastlantı sonucu gezerken turkcell'in gencturkcell kullanıcıları için bedava 100 kontör kampanyasına rastladım. Kendim de uyguladım kontör haftaya salı gelecek diye bir mesaj geldi. ( Blogkaan ) Yani hemen gelmiyor. Herneyse size vereceğim linkte sessiz sinema oynayacaksınız. Adamın biri çıkacak sizde filmleri bilmeye çalışacaksanız. Her salonda toplam beş film var. Beş tane salon var etti yirmibeş tane film. Tabi bunların hepsini tek tek bulmaya çalışmayacaksanız. Sizlere yanıtlarıda vereceğim. Haydi gençturkcelli durma, yasal 100 kontör / 25 dakikanı kap.

Siteye buradan ışınlanın; http://www.gnctrkcllsessizsinema.com/

Cevaplar ise aşağıda;

1. Salon - 1. Film: Kurtlarla Dans 2. Film: Bisiklet Hırsızları 3. Film: Kızgın Boğa 4. Film: Kaplan Ve Ejderha 5. Film: Esaretin Bedeli

2. Salon - 1. Film: Trafik 2. Film: Cehennem Silahı 3. Film: Akıl Defteri 4. Film: Arka Pencere 5. Film: Rezervuar Köpekleri

3. Salon - 1. Film: Gol 2. Film: Bodyguard 3. Film: Guguk Kuşu 4. Film: Maymunlar Cehenneminden Kaçış 5. Film: Oyuncak Hikayesi

4. Salon - 1. Film: Gladyatör 2. Film: Eşkiya 3.Film: Taksi Şoförü 4. Film: Cesur Yürek 5. Film: Yağmur Adam

5. Salon - 1.Film: Köstebek 2. Film: Kara Şövalye 3. Film: Akıl Oyunları 4. Film: Vampirle Görüşme 5. Film: Sınav

Not: Filmler bazen yer değiştiriyor. Ona göre cevaplara bakıp seçiniz. Bütün işlemler sonucu formdaki kodu alın ve belirtilen yere yollayın.

Pazar, Temmuz 25

Biliyorum Tamaaam...

Evet biliyorum...Yazmıyorum 1 haftacık kadar...Ama süper işler yaptım ya çok iyiydi valla bak...
Kastamonu>Daday>Yukarı Çömlekçiler Köyü>Barış Atlı Turizm burdaydım.Çarşamba sabahı yola çıktım ve Akşamüstü oradaydım.


Ankara'dan binlerce kez daha nefret etmemi sağladı...Hoş gerek yoktu bunu anlamak için taa oraya gitmeme ama iyi ki gitmişim...Tesis çok müthiş manzara desen manzara,sıcak su desen var,İnternet yok,Avea çekmiyor her oda da televizyon yok tam benlik yani bi internet fena olmazdı sırf blog için gerçi.


Manzara şöyle ki; müthiş bir derinlik,yeni biçilmiş tarlarların sarısı biter bitmez,yemyeşil çamlar başlıyor.Tam karşında bir gölet var.
Bu aşağıdaki fotoda görükmese de var gölet yeminlen :



Gelelim tesise,evinizi komple temelinden kaldırıp dağın başına koyduğunuzu düşünün,temiz bir aile ortamı var gerek çalışanları gerek tesis sahipleri sohbetin 2.saatinden sonra sizin akrabanız olup çıkıyorlar.Soğuk suratlar ve mesafeli görevlilerle yüz yüze değilsiniz,Tesisin sahipleri her zaman yanınızdalar.Müthiş insanlar gerçektende bir daha kesin gidersiniz yani...



Şimdiden uyarıyım bende Ağustos gibi tekrardan gidicem,sonra vay efendim neden yazmıyo bu huni demeyiniz.

Ankara'dan 4 İstanbuldan 5.30 , 6 Saat civarında sürüyor otobüs ile.Kastamonudan Daday'a yarım saatte kalkan 2 otobüs firması var.Daday'dan da çiftlik sahibine tefon ederseniz gelir alır sizi o olmadı taksiyle 20 TL tutar:D.Gene sitede görebilirsin at'a binmek istediğin anda.Turu 15-20 TL ama 15 dk'lık değil bu tur.10 KM yaklaşık 1.5 Saat süren turlar.Önceden de belirttiğim gibi maliyette kesinlikle problem olmaz orada yatak 70 TL gecelik 3 öğün yemek dahil,zaten mutfak hep açık acıktığınız an gidip tıkınabilirsiniz :)

Müthiş bir tatil için : "Barış Atlı Turizm"Giden Benden Selam Söylesin Lan

Cumartesi, Temmuz 17

Artık 12 Yaşındaydım Bu Bir Hataydı

Artık 12 yaşındaydım ve bazı şeylerden sıkılmaya,bazı şeylerden eğlenmeye başlamıştım.

Birgün misafirliğe gittik...12 yaşında olmanın verdiği ağırbaşlılıkla içerdeki TV odasında sadece oturuyordum.İçeriye evin babası girdi...
Klasik "kuş uçuyor mu" sorularından sonra hayatının hatasını yaptığı soruya sıra geldi;
"Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?" [bknz*lehçe]
Yaklaşık 3 defa bende şu cevabı verdim;
"İkisinin yeride ayrı Osman amca..."
Gene aynı soruyu duyunca benden de günah gitti ve şu cevabı verdim nedense;
"Senin anneni en çok seviyorum Osman amca" dedim.
Adamın surat rengi harbi turp oldu,bağırıp çağırmaya başlamadan önce kapıda duran arkadaşlarını görünce aynen şöyle dedi;
"Kherağtağtı goğrüyonmuğ nasıl da çağktı lafı,eğeheh."
"Teşekkürler Osman amca" ceabını vermemle adamla göz göze gelmem bir oldu içimden şöyle dedim,"Aha sıçtık."


Bağırmaya ve küfür etmeye başladı.Babamdan tokatı yiyene kadar ufkumu genişleten küfürler saydırıyordu.Tokatı yiyince sustu.

The Truman Show - 1998


Aslında yaklaşık 2 hafta önce izlediğim bir film ancak etkisinden yeni yeni kurtulduğum için ancak yazabildim.



Yönetmen: Peter Weir
Senarist: Anndrew Nichol
Tür: Drama
Yıl: 1998
Başrol: Jim Carrey (Truman Burbank)  Laura Linney (Meryl Burbank)



Resmi Açıklama:

Truman Burbank, kartpostalları aratmayacak güzellikte bir adada yaşamaktadır. Bir işi, evi ve çok sevdiği karısı vardır. Ancak truman dışında herkes bunun bir oyun olduğunu bilir. Trumanın yaşamı gerçek sandığı bu stüdyolarda tam otuz yıldır, aralıksız olarak ve reklam vermeden bu yaşamı 24 saat boyunca canlı olarak televizyonda yayınlanmaktadır.

Trumanın annesi, babası ve eşi kısacası tüm ailesi de sahtedir. Çocuklugunda bile dış dünyanın olmadığı Truman'a ikna edilmeye çalışılmıştır. Okullarında kaşiflik gibi dış dünyanın görülmesine sebep olacak meslekleri özenmesine izin verilmemiştir. Bir gün sudan korkutulmaya çalıştırılmak için, kayıkta babasının denizin dibinde boğulma sahnesini yaratılmıştır.

Lise yıllarında karşılaştığı bir kıza aşık olmuştur, ama bütün oyuncular tarafından bu kızdan ayrılmasını istemiştir. Kızın sahte adı Lauren'dir ama kızın sahte babası tarafından söylenti Fiji adalrına kaçıp diziden alındığında gerçek adının Sylvia ve bütün bunların bir düzmece olduğunu anlatmıştır.

Truman bu ana kadar hiç şüphelenmemiştir, ta ki babasını caddeden geçen insanlar arasında görünceye kadar... Zaten sahte eşinin evlilik fotoğrafında bir yalan işareti yaptığını da gördüğünde tüm gerçekleri öğrenmeye başlamıştır. O zaman 30 yaşına girdiği bölümde dizinin yönetmenine direnmiş ve sonunda gerçek dünyaya ulaşmıştır.



Şimdi işin bencesine geçtik;



Abi filmin senaryosu ve yönetmenliği bence dünyadaki en harika filmlerden,Jim Carrey oyunculuğunu söylememe zaten gerek yok.

Hala etkisinden kurtulamadım gerçekten filmin…Hala sağa sola bakıyorum ulan kamera var mı?Spot varmı?Yağmur sadece bana mı yağıyo ulan?

Gibi obsesiflikler yaşıyorum.



Bir adamın elinden gerçek aşkını,bütün tutkularını almışlar…Bir kukla olarak büyümek,yaşamak ve bildiğin Tanrı’nın sadece bir yönetmen olması.Annenin bile sana anne rolü oynaması…

Abi cidden berbat bişey lan…



Moruk sen izledin mi filmi?

Cuma, Temmuz 16

Kendi Kendime

+Bu Ben OluyorumOff sıkıldım gene...

-Buda İçim OluyorYazı yaz rahatlatır?

+Onu bile istemiyorum düşün aklıma hiçbirşey gelmiyor.

-Nolduki lan bu kadar?

+Bilmiyorum ki...Yazmayı çok istiyorum lâkin aklıma bişey gelmiyor.

-E bunu yazsana.

+Neyi lan?!

-Oğlum bu iç monoloğu işte.

+Saçmalama lan.Herkesin deli olduğumu bilmesi gerekmez.

-E kendini öyle tanıtıyorsun.Heheh

+Imsıkırttiğim.

-Hehe.Ne oldu len?

+Bi enteresan insanım anasını yalıyımYumuşatmaya
çalıştım epeyce ama size kalmış tabi.
.

-Nasıl yani,ne gibi baa?

+Ya oğlum ben ankamadım gitti.?!

-Neyi lan oğlum dellendirme beni iticemKüfürü
yumuşatma çabalarım No:2
kalıcan ha!

+Kızma lan söyliycem ama şimdi kızıcan bişeyler yapıcan tırsıyorum ulan.

-Bak kardeşim söyliycen mi?

+Tamam tamam.Abi ben gene yalnızlıklardayım yav...

-Hah gene mi...

+Dedim bak azarı yedik gene...

-Bu kaçıncı lan ama...

+Sence...Sence neden?

-Ney neden lan?

+Neden böyle oluyor?

-Oğlum anlamıyorum ki?Ne demeye çakışıyosun?

+Neden sence hem sevgili bulup,hem de mutlu olamıyorum,uzun bi ilişki isterken hep kısa sürüyor?

-Gerçek aşk olmasın?

+O konuya şu an giremiycem

-Girersek çıkamayız zaten

+İyi hadi sus şimdi

-Uyuycam zaten ben.

+İyi...

Sen ne dersin moruk?